30 Kasım 2015 Pazartesi

MUTLULUĞU YAKALA....


Penceremden odama sızan güneşin öpücüğüyle uyandım. Sabahın insana huzur veren ilk ışıklarıyla başladım güne. En güzel ezgileri fısıldadı sabah yeli kulağıma… Kalktım yüreğimi dolduran huzurla. Aynaya baktım, yeni bir güne başladığım için şükrettim. Kendime bakarken bugün asla yüzümü asmayacağım dedim. O an anladım ki bir insana hayatta en çok yakışan şey tebessüm. Yüreğimdeki mutluluğu önce yüzüme sonra etrafıma yansıtacağıma dair söz verdim ruhuma. En güzel düşünceleri beynime, umutlarıda ceplerime doldurdum. Her gördüğüm insana bir tutam vereceğim dedim ve evden ilk adımımı attım. Sanki caddeler gülümsüyordu bana. Her karşılaştığım insana verdim umudumdan. Gözlerinde görüyordum verdiğim umutları. Onlara verdikçe umutlarım azalacağı yere daha da artıyordu.
Gittim oturdum bir parka. Çimler hiç bu kadar yeşil ve park hiç bu kadar renkli gözükmemişti gözüme. Oynayan çocukların cıvıltısı yüreğimdeki mutluluğu körüklüyordu. İnsan onları izledikçe onların yerinde olmayı istiyordu. Ne harika bir görüntüydü karşımdaki. Bir anda çocukların arasına katılmak istedi içimdeki çocuk. Yavaş yavaş yürümeye başladım. Önce çocuklar garip garip baktılar. “Bu ablada ne yapıyor” dediler, içlerinden galiba. Sevecen bir şekilde baktı biri ve elimi tuttu. Oyuna çağırıyordu beni. Bir anda diğerleri de geldi. İşte anlamışlardı içimdeki umut dolu çocuğu. Koşuşturmaya başladık hep birlikte. Parkın içinde o köşeden o köşeye koşup kovalamaca ve envai çeşit oyun oynuyorduk. Onlarla oynamak mutluluğuma mutluluk katmıştı. Ne harika bir duyguydu bu. Mutlu olmak bu kadar kolaydı işte. Mutluluğu yakalamak bu kadar kolay işte.
Bu yalan dünyadaki en kolay ve en güzel gerçek; MUTLULUK. Mutluluk içindedir insanın. Ona çok ama çok yakındır. Üzülmek için yüzlerce neden varken, mutlu olmak için binlerce neden vardır. Tüm üzücü dış etkenlere rağmen mutluluk yürektedir. Yüreği mutlu olan insanı her şey mutlu eder. Yoldan geçen bir çocuk, düşen bir damla yağmur, çiçek açmış ağaçlar, buruna gelen güzel bir koku, akla gelen mutlu bir hatıra hepsi ama hepsi mutlu eder. Mutluluk bazen bir çiklette bazen bir çikolatadadır. En önemlisi küçük bir bakıştadır. Mutlu insan, mutlu bakar hayata, mutlu eder insanlar, hep mutludur anlayacağın. Bazen sıcak bir çift gözde bulur mutluluğu, bazen küçük bir kedide, bazen yerdeki taşta, bazen de bir tutam aşkta. Ama çoğu zaman içinde bulur. Hep ama hep mutluluğu yakalar.

İÇİMİZDEKİ MUTLULUĞU YAKALAMAK ÜMİDİYLE…….

29 Kasım 2015 Pazar

İNSANLARLA YAŞAMAK..


İnsanlarla yaşamaya çalışmak bir sanattır. Her sanatçı kendi çizgisini korur. Asla ondan ödün vermez. Yaşatır kendi bildiğince sanatını.
İnsanlarla yaşayabilmek dünyanın en zor işidir belki de. Sen ödün vermeye çalışırsın her şeyden. Bütün fedakârlığı senden beklerler. Kimse bunun karşılığında bir şey yapmaz. Senin iyiliğini düşündüklerini söylerler nerde kötü var sana ularlar. Buna rağmen sen yaparsın yine her şeyi. Onların istediği gibi olursun beğenmezler. Kendin olmaya çalışırsın, beğenmezler. Başkası olmaya çalışırsın, ikiyüzlü derler. Doğruyu söylersin, kovulmadığın köy kalmaz. Yalan söylersin, adın yalancıya çıkar. İnsanları kendine uydurmak mı gerek kendini insanlara mı? Hangisi seni daha mutlu eder. Gülümserken insanlar sana, gözlerinde nefreti görmek yakar seni, yalan söyler dil ama gözler yalan konuşmaz. Susmaz gözler her şeyi onlar söyler. Bütün gerçeği haykırırlar. Tabi anlayana… İçin dışın bir olması gerekir. Gözlerle dilin aynı konuşması gerekir. Kovulmayı göze alarak doğru söylemek gerekir. İnsanlara uymak değil kendini olduğun gibi kabul ettirmek gerekir.
Ayağını yere sağlam bas. Başın dik olsun. Öyle yaşa ki, insanlar senin karşında yalan söylemesin. Sende onlara yalan söyleme. Sadece doğru ol, her şeyinle aynı ol. İçin dışın bir olsun. İnsanlar senin ardından, içi seni yakar dışı beni demesin. İnsanlara aldırma. Onlar konuşur. Onları dinleme. Doğrundan vazgeçme. Sadece mutlu ol, hayatı mutlu yaşa. Kimse seni ağlarken görmesin. Sürekli ağlayan insan zayıf insandır. Aciz insan kendini gözyaşıyla savunur. İnsanların karşısında başın dik ol. Her zaman söyleyecek bir sözün olsun.
Unutma,
Yalan söylesen de yaranamazsın insanlara, doğru söylesen de. Adın yalancı çobana çıkacağına, doğrucu Davut’a çıksın. Yalanlarla köylere gireceğine doğrularla saraylardan kovul. Arkandan konuşan bin arkadaşın olacağına yüzüne her şeyi söyleyen on arkadaşın olsun. İnsanlara yaranmaya çalışacağına onlar sana yaranmaya çalışsın. Seni ipe götürecek doğru, ipten kurtaracak yalandan yeğdir. İnsanlarla yaşamaya çalışmak zordur. Sen düsturunu koruduğunda birde bakmışsın ki sen onlarla değil onlar senle yaşamaya çalışıyor.

Sen kendi sanatını koy ortaya. Kendi bildiğince yaşamaya çalış insanlarla. Sanatçı nasıl sanatını yerleştiriyorsa insanlara sende öyle yerleştirirsin düsturunu onlara…

24 Kasım 2015 Salı

HASTALIKLI HAYATLAR..

"Andolsun biz insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu (Hz. Adem`in nesli olan) insanı sarp ve metin bir karargahta (rahimde) bir nutfe (zigot) yaptık. Sonra o nutfeyi alaka (yapışan şey) haline getirdik, derken o alakayı mudga (bir çiğnem et) yaptık, o bir çiğnem eti kemik(lere) çevirdik (ve) o kemiklere de et (kaslar) giydirdik. Sonra onu başka yaratılışla inşa ettik (can verdik, konuşma verdik)..." 
(Mü`minun, 12-14).

bir yaratılış mucizesi. iman etmenin en önemli nedeni,öyle bir yaratılış sistemi düşününki küçücük bir meniden meydana gelen canlı,annenin rahminde minicik haliyle hayata tutunmaya çalışan yavaş yavaş gelişen. ve öyle bir mucizedir ki bu, anne rahminde gelişen küçük yavru, o rahimdeyken meydana gelen bir hasarı onarabilmektedir. kendi yaşam alanını yenilemektedir. işte müthiş yaratılış mucizesi...
Bunu kanıtlayan bilim insanımız nasıl oluyorda daha dünyaya gelmeden özel donanıma sahip özel bi koruma alanına sahip yavruyu, doğar doğmaz aşılarla tanıştırıyor. Güya hastalıktan koruyacak mikropları enjekte ediyor minik yavrunun bedenine! Sorgulamıyor kimse. hastalık yokken aşılamak niye?
sağlıklı bir yavruyu hastalıklamak niye? bu çaba bu uğraş sağlıksız nesiller hastalıklı hayatlar için. hastahanelerde boş yer yok. hangi bölüme gitsen dolu insanlar,dolu bebekler.
Artık ailelerin bu konularda biraz bilinçli olmaları gerekiyor. önümüze sunulmuş sisteme körü körüne boyun eğmemeliyiz. araştırmalı soruşturmalıyız. Bize emanet edilmiş bu küçücük bedenleri hastalıklı hayatlara sürüklememeliyiz.
Rabbimizden gelenler amenna. Hastalık varsa tedavisi araştırılır, çinde olsa gidip tedavi olunur. Ama sağlıklı bir vucuda hastalık niye enjekte edilir ??? sevgili anneler bu noktada en önemli iş bizlere düşer evlatlarımızı hastalıklı hayatlara sürüklemeyelim!!!
http://www.gidahareketi.org/Asilarla-Ilgili-Korkunc-Gercek-1849-haberi.aspx

23 Kasım 2015 Pazartesi

Doğumdan Korkan Bebek !

ANNE OLMAK..

Anne olmak, sosyal yaşamın bir sıfır gerisinde olmak.
Anne olmak,yüreğinde ayrı bi tedirginlik olmak.
Anne olmak,hastalığa yakalanmasın yavrun diye çırpınmak.
Anne olmak,uçurumun kıyısında tutunmaya çalışmak.
Anne olmak,delirmek bağırmak çağırmak ve kırdığın için ağlamak.
Anne olmak,yüreğinin yangının bir gülüşle söndürmek.
Anne olmak,bütün kitapları bir kenara bırakıp yavrunu okumak.
Anne olmak,sonsuz bir aşka tutulmak.

16 Kasım 2015 Pazartesi

GAZZE'YE GÜNEŞ DOĞACAK! mutlaka doğacak....

.....

Bugün günlerden sen sevgili
aylardan sen
yılların sayısını unuttum yıllardan sen
hayatım sen olmuş sevgili
ben benden ayrılmış sen
geceyi istiyorum gökyüzü sen 
sevgili ben olmuşum sen.....